Günümüzde bilgi erişiminin daha kolay olması ve ebeveynlerin daha bilinçli olmak için sürekli okumalar yapmaları sıklıkla dikkatimi çeken bir durum olmaya başladı. Ancak sağlıklı ve net bilgiye ulaşmak veya bulunan yazının dilinin mesleki terimlerle dolu olmayıp herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış olması sıklıkla ulaşılabilir bir durum değil bu nedenle çocukluk dönemi psikopatolojilerini anlaşılır bir dille yazıya dökmek istedim.
Çocukluk dönemi psikopatolojilerini anlatmadan önce psikopatoloji kavramına değinmemiz gerekir.
Psikopatolojiye kısaca psikolojik rahatsızlıklar diyebiliriz. Bu rahatsızlıklar duygu, düşünce, davranış ve muhakeme becerisinde bozulmalar ile açıklanmaktadır. Ancak bu maddelerde özellikle üzerinde durulması gereken noktalardan biri “norm” yani toplum normalinin dışında olarak gelişiyor olması gerektiğidir. Yine de bu normlar bireyler arasında farklılık göstermekte olup yaş, cinsiyet ve kültüre gibi öğelere göre değişebilir. Peki bir insana psikopatolojiye sahip demek bu kadar basit midir? Tatbikî hayır çünkü patoloji sadece norm dışı davranışla açıklanamaz bu süreçte birçok alt kriter de rol oynamaktadır.
Çocukluk Dönemi Psikopatolojileri
Ebeveynlerin en değerli varlıkları olan çocuklar gelişim süreçlerinde zaman zaman psikolojik ve sosyolojik olarak gelişimlerini sekteye uğratacak sorunlarla karşılaşabilirler bunlardan en sık karşılaştıklarımı çocukluk çağı depresyonu, otizm, DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu), kaygı bozuklukları, özgül öğrenme güçlükleridir. Gelin bunların bazılarına birlikte göz atalım.
- Çocukluk Dönemi Depresyonu
Çağımızda ruh sağlığı alanının gribi diyebileceğimiz depresyon yetişkinlerde sık görülmekle birlikte çocuklarda da görülme sıklığı günden güne artmaktadır.
Depresyon yetişkinlerde uyku ve yeme düzensizlikleri, yorgunluk hali, melankoli, hayattan zevk alamama, keyif verici aktivitelerin artık eskisi gibi keyif vermemesi, umutsuzluk ve işlevsellikte düşüş gibi belirtilerle kedini gösterir.
Peki çocuklarda depresyonu nasıl anlarız? Erkek çocuklarında 10 yaş altında kız çocuklarında ise 16 yaş üzerinde daha sık rastladığımız depresyon çabuk sinirlenme, asabiyet, üzüntü hali, duyguları kontrol edememe, mutsuzluk hali, aşırı duygusal hassasiyet, sosyal olarak geri çekilme, değersizlik veya suçluluk duygusu gibi belirtilerle kendini gösterir. Çocuk depresyonu halk arasında %3 oranında rastlanır ki bu psikolojik rahatsızlıklarda yüksek bir oran olmaktadır. Çocukluk dönemi depresyonunun önemli bir diğer yanı tekrar etme ve yetişkinlikteki depresyon yönelimini arttırma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
- Otizm Spektrum Bozukluğu
Otizm bir yaygın gelişimsel bozukluktur peki yaygın gelişimsel bozukluk nedir?
Yaygın gelişimsel bozukluk: sosyal, zihinsel, iletişimsel gelişim alanlarında gecikme ve özgün sapmaları olan bir grup erken başlangıçlı ve süreğen bozukluğu tanımlamaktadır. Bu bozukluklar nöropsikiatrik bozukluklar olarak tanımlanırlar. Bu tarz bozukluklar yaşamın her alanını etkiler sosyal içe dönüklük, iletişim kurmada güçlük, fiziksel bazı anomaliler, muhakeme sorunları ve bazı durumlarda zekâ geriliği olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Yaygın gelişimsel bozukluklara otizm, asperger ve atipik otizmi sayabiliriz.
Otizm de sıklıkla karşılaştığımız belirtiler nelerdir?
Göz teması kurmama, toplumsal etkileşim için yapılan el-kol hareketleri, yaşıtlarıyla ve çevresiyle iletişim kurmada güçlük çekme, toplumsal duygulara karşılık vermeme, başkalarıyla eğlenme isteğinin gelişmemesi, konuşmada gecikme ya da hiç konuşmama veya konuşması yeterliyse konuşmayı başlatma ve devam ettirmede zorluk yaşama gibi belirtiler olabilir.
Otizm de en sık karşılaştığımız şeylerden bazıları basmakalıp törensel ve tekrar edici hareketlerdir. Bular el çırpma, parmak şıklatma, belirli bir eşyaya çok bağlanma, belirli ve tekrar eden bir ses çıkarma veya belirli bir yüz ifadesi takınma gibi davranışlar olarak sayılabilir.
- Çocukluk Dönemi Kaygı Bozuklukları
Neredeyse her çocuk kaygı korku gibi duyguları çocukluk döneminin bir parçası olarak yaşamaktadır. Ancak çocukluk dönemi kaygıları yetişkinlik kaygıları gibi hafife alınmamalıdır. Çocuklukta kaygı sadece kötü hissetmekten çok çocuğun sosyal gelişimini engelleyen bir duruma dönüşebilmektedir.
Çocukluk döneminde yaşanılan kaygıların bir bozukluk olarak sınıflandırılabilmesi için daha önce de dediğimiz üzere işlevselliği düşürüyor olmaları gerekmektedir. Çocuklukta işlevselliğin düşmesi günlük sorumluluklarda aksama, okula/anaokuluna gitmek istememe, öz bakımın (kendi başına yapabiliyor ise; diş fırçalama, banyo yapma gibi sorumluluklar) düşmesi gibi belirtiler ortaya çıkarır yoğun kaygının olduğu durumlarda çocuklar regrese olabilir (yaşından küçük davranmaya başlamak ör: yalnız banyo yapamamak, birlikte uyumak istemek, biberon kullanmak istemek vb.), uyku ve yeme bozukluğu gibi tepkiler geliştirebilir.
Çocukluk döneminde karşımıza çıkan kaygılar sıklıkla bize anlamsız gelebilir. Ancak çocuk için kaygı ve korku uyandıran durumlar daha ilerleyen süreçlerde anksiyete bozuklukları geliştirebilir ve çocuğun sosyal gelişimini engelleyebilir bu nedenlerle tedavi konusunda geç kalınmamalı, erken önlemler alınmalıdır.
- Özgül Öğrenme Güçlükleri
Özgül öğrenme güçlükleri belirli bir alanda olan yetersiz gelişim olarak karşımıza çıkmaktadır. 1988 yılında ABD Ulusal Öğrenme Güçlüğü Birleşik Komitesi’nin (NJCLD) yayınladığı tanımda öğrenme güçlüğünün genel bir terim olarak tanımlanmış olup dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında karşımıza çıkan bir bozukluk olduğunu belirtilmiştir. Özgül öğrenme güçlüklerinin doğuştan geldiğini ve DEHB ile birlikte görülebildiği komitenin yayınladığı tanımda belirtilmiştir. Bu çocuklar sıklıkla okulda fark edilir çünkü okul başarısı düşük ve belirli bir alanda geri kalmışlık belirgindir. Özgül öğrenme güçlüklerinde özellikle dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de bu çocuklarda bir zekâ geriliği olmadığı sadece bazı alanlarda özel ilgiye ihtiyaçlarının olduğudur bunun yanı sıra bu çocuklarda sıklıkla ya normal ya da normal üstü bir zekâ seviyesi görürüz.
- Disleksi
Disleksik bireyler okuma anlamada güçlük çeker ve sıklıkla harf harf veya hece hece okumaktadırlar.
- Disgrafi
Yazım hataları belirgindir bu yazım hatalarına sıklıkla noktalama işaretleri ve anlatım bozuklukları eşlik etmektedir.
- Diskalkuli
Matematik ve aritmetik alanındaki algılama zayıftır. Sayı algısı, doğru ve akıcı hesaplama yapamama gibi belirtilerle karşımıza çıkar.
- DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu)
Gerek sosyal medya gerek günümüzde bilgiye rahat ulaşım sağlayabilmemiz nedeniyle günümüzde sık sık çevremizden duyduğumuz dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sıklıkla erkek çocuklarında karşımıza çıkan bir durumdur.
Bu çocuklar hareketliliklerini kontrol altına alamayan sıklıkla “yerinde durmayan” çocuk olarak nitelendirilirler. Arkadaşlık kurmakta zorlanırlar çünkü sosyal ilişkilerinde nasıl davranmaları gerektiğini bilmezler ve sıklıkla saldırgan olarak algılanırlar. Çocuklar sıklıkla dikkatini toplamakta zorlanır bu nedenle 6-7 yaşlarında öğretmenleri tarafından fark edilirler. Ancak bu dikkat dağınıklığı sanıldığının aksine her durumda aynı değildir. Dikkat eksikliği olan bir çocuk okulda yerinde durmakta zorlanırken dikkati dağılmadan saatlerce televizyon izleyebilir veya bilgisayarla oynayabilir. DEHB’nun hiperaktivite yani aşırı hareketlilik kısmında ise karşımıza çıkan en belirgin durum el-ayak ve bedendeki sürekli kıpırdanma, hareketliliktir. Sıra bekleyemez oturduğu yerde uzun süre duramaz ve çok fazla konuşurlar. Hiperaktif çocuklar sıklıkla sizin sorularınıza siz sorunuzu bitirmeden cevap verir ve sizin dediklerinizi dinlemiyormuş gibi görünürler. Bu nedenlerle bu çocuklar sıklıkla “yaramaz” olarak nitelendirilen ve dikkat eksikliği nedeniyle eğitim hayatlarında geri kalmış çocuklardır.
Bu saydıklarımız çocukluk döneminde en sık karşılaştığımız beş psikopatolojidir. Ancak tekrar etmekte fayda vardır ki bir durumu “rahatsızlık” olarak adlandırmak için en başta işlevselliği düşürüp düşürmediğine bakılmalıdır. Yaşadığımız dönemde gerek pandeminin zorlu süreçleri gerek yaşam koşullarının aileler üzerindeki baskısı nedeniyle çocuklar da etkilenmekte ve duygusal yıpranma yaşayabilmektedirler. Bu nedenlerle eğer çocuğunuzda şüphelendiğiniz bir durum var ise mutlaka bir uzmana danışmalı ve yardım almalısınız.
Sağlıklı günler geçirmeniz dileğiyle…
Şükrü Samet Öztop
Ortadoğulular Psikoloji Yöneticisi